Rafturk’ten Sektöre Yeni Yatırım

30 yılı aşkın süredir ekipman sektöründe faaliyet gösteren ancak son iki yıldır isim, logo değişikliği ve tesis yatırımı gibi yeniliklerle öne çıkan Rafturk’teki değişimi Fabrika Müdürü Erhan Akten anlattı

Rafturk ekipman dünyasında son yılların en dikkat çeken yatırımlarından birine imza attı. Bu yatırımın gerçekleştirilmesine nasıl karar verildi?
1980 yılında Eren Çelik Ahşap ve Metal Möble Sanayi adıyla kurulan firmamız, yaklaşık iki yıl önce Rafturk markasını tescilletti. Bu markayla önemli bir büyüme ivmesi yakalayarak raf ekipmanı, kasa altı ve aksesuar konusunda zengin ürün portföyümüzü yurt içi ve yurt dışında sektörle buluşturuyoruz.
Kocaeli Dilovası fabrikamız kurulmadan önce ahşap ve metal üzerine 3 adet fabrikada üretim gerçekleştiriyorduk. İlk olarak Tahtakale Mercan’da ticari faaliyetlerine başlayan Rafturk, sonrasında Bayrampaşa’da bir üretim atelyesinde daha sonra ise yine Bayrampaşa’da 3 bin 500 metrekare alan üzerindeki 5 katlı fabrikasında faaliyetlerini sürdürdü.
Müşteri sayısını hızla artıran Rafturk, kapasitesini artırmak için Kocaeli Dilovası’nda 20 bin metrekare kapalı alana konuşlanan bu fabrika yatırımını hayata geçirdi.
Yeni fabrikamızın büyük olması imalat ve sevkiyat bölümünde daha rahat hareket etmemizi, daha kontrollü olmamızı ve daha hızlı olmamızı sağlıyor. Ayrıca dar alanlarda iş kazası olma riski daha fazladır. Büyük alanlarda daha fazla önlem alarak bu riski ortadan kaldırıyoruz.

Rafturk’ün son dönemde dikkat çeken bu atağı esasında fabrika yatırımından önce başladı. Hangi yeni adımları attınız son dönemde?
Geçmişte şartların da etkisiyle organize perakende ile değil farklı kanallar çalıştık. Ancak esas hedef kitlemizin organize market zincirleri olduğunu gördük. Özellikle de Türkiye Perakendeciler Federasyonu ve PERDER’lerin kurulmaya başladığı 2006 yılından sonra bunu net gördük. TPF’nin kurulması birçok tedarikçiyi olduğu gibi bizi de değişime yönlendirdi. Bu açıdan baktığımızda esasında TPF yerel zincirlerin olduğu kadar sektördeki birçok diğer firmanın da kaderini değiştirdi. Bu tarihten itibaren Ar-Ge’ye önem vermeye ve ürün kalitesini giderek üst seviyeye çekmeye başladık. Bizim için milat Grup Hatipoğlu ile çalışmaya başlamamız oldu. Grup Hatipoğlu ekipman kalitesine çok önem veren bir firma ve bizi çok olumlu yönlendirdi. Onların isteklerine uyarken kendi kalitemizi de yukarı taşıdık. Sonrasında Rafturk ismi, yeni ürünler ve son olarak fabrika yatırımı geldi. Çıtamızı hızla yukarı seviyeye taşıdık.

Bu yatırımlar oldukça maliyetli. Finansman ile ilgili bir sıkıntı yaşadınız mı?
Hayır çünkü hem Dilovası, hem de Bayrampaşa’daki üç fabrika şirketin kendi mülkü. Kira vermiyoruz. Böyle bir imkan olması çok önemli. Maliyet açısından çok büyük avantaj.

 

Rafturk yeni bir marka, öncesinde ise Eren Çelik olarak biliniyordunuz. İki yıllık süre zarfında sektörün markaya yaklaşımı nasıl oldu?
Eren yaygın bir soyadı ve hem bizim sektörümüzde hem de birçok farklı alanda benzer isimli firmalar mevcut. Dolayısıyla Rafturk iç pazarda ve dış ticarette ayrışmamızı sağlayan bir marka oldu. Bunun için fuarların hepsine Rafturk olarak katıldık. Sektörel yayınları ve mecraları iyi kullandık. Ziyaretlerimizde anlattık. Geçen iki yıllık süre içinde marka hakikaten belli bir bilinirliğe ulaştı. Bu değişimi isim, logo ve kurumsal renklerle ilgili ciddi bir araştırma yaparak belirlemiştik. Geçen süre içinde gördük ki herkes çok memnun. Kısa sürede algı olarak çok sağlam bir yere ulaştı.

2008 kriz yılıydı ve ulusal basının da tetiklemesiyle yatırımlarda bir durgunluk oldu. Siz ise tam tersine yatırım kararı almışsınız. Nasıl oldu bu?
Türkiye market ekipmanları sektörü, kriz olduğunda daha iyi iş yapıyor, ciro patlaması yaşıyor. Böyle bir durum var. Birincisi kriz döneminde herkes iç dinamiklerine eğiliyor ve özellikle ekipmanını, teknolojilerini yeniliyor. İkincisi ekipman yenilemenin de dışında kriz dönemlerinde kiralar ucuzladığı için mağaza açabilecek gücü olanlar daha da çok mağaza açıyor. Gıda perakendesinde büyüme hızlanıyor. Üçüncü olarak hem çevre ülkeler hem AB ülkeleri Türkiye’ye yöneliyor. Fiyat olarak AB’deki rakiplerimizin çok altındayız ama kalite olarak onlardan hiç eksiğimiz yok. Dolayısıyla böyle dönemlerin düzgün iş yapabilen firmalara getirdiği birçok avantaj var. Biz bunu gördüğümüz için krizlerden korkmuyoruz, krizleri fırsat olarak görüyoruz.

Sektörün geleceği ve özellikle yerel zincirlerin gelişimiyle ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Yerel zincirler, özellikle Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun kurulmasıyla birlikte iletişimlerini güçlendirdiler. İletişim güçlenmesinin hepsine çok büyük yararları olduğunu düşünüyorum.  Ekipman ve teknoloji konusunda da geçmişe oranla yerel zincirleri büyük bir atılım içerisinde görüyorum. Çalıştığımız önemli firmalar var ancak daha da artırmayı düşünüyoruz. Son iki yılımız yeni markamıza gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla geçti. Şu anda bu yapılanma sürecini bitirdik hem kapasite hem de marka imajı olarak istediğimiz noktaya ulaştık. Bundan sonra ise özellikle yerel zincirlerde daha çok sayıda firma ile çalışmayı hedefliyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.